21 Ocak 2012 Cumartesi

Orak Adası Kalıntıları / İZMİR / AİOLİS / Foça

Orak Adasının Yeri: Günümüzde İzmir İli Foça İlçesi’nin karşısında bulunan adalar grubunun en büyüğü Orak Adasıdır.
Orak Adası Uydu Görünümü
Orak Adası
Orak Adası
Orak Adasının Adı: Bazı kaynaklara göre Orak Adası Bakkheion Adası olarak anılmaktadır. Bakkheion Adasının yerini Phokaia Kazılarını yürüten Sayın Prof. Dr. Ömer Özyiğit 1996 yılında İncir Adası olarak belirtmektedir.
Adanın Phokaia’ya bakan uzantının orak biçiminde olduğu için adaya bu isim verilmiştir.  
Siren Kayalıkları
Siren Kayalıkları
Siren Kayalıkları
Siren Kayalıkları
Siren Kayalıkları
Siren Kayalıkları
Siren Kayalıkları
Orak Adası Araştırma Sonuçları: Phokaia Kazılarının devamı olarak adalar üzerinde 1996 yılında detaylı yüzey araştırmaları yapılmıştır. Bu araştırmalar sonucunda sadece Orak ve İncir Adalarınında tarihi kalıntılara rastlanmıştır.
Orak Adasında Klasik Dönemden Geç Roma Dönemine kadar yaklaşık bin yıllık zamana ait seramik parçalarına rastlanmıştır. Adanın doğu kıyılarında üç ayrı alanda taş ocakları tespit edilmiştir. Deniz içerisine giren taş ocakları da tespit edilmiştir. Üçüncü taş ocağının geç dönemlerde Kybele Kutsal Alanı olarak kullanıldığı düşünülmektedir. Burada oturur pozisyonunda 5mt boyunda Kybele Kaya Kabartması belli belirsiz olarak tespit edilmiştir.  
Siren Kayalıkları
Siren Kayalıkları
Siren Kayalıkları
Siren Kayalıkları
Siren Kayalıkları
Siren Kayalıkları
Siren Kayalıkları
Siren Kayalıkları Efsanesi: Bugün Orak Adasına çıkmak, olta balıkçılığı haricinde ticari balıkçılık yapmak, gemi ile yanaşmak yasaktır. Bunun sebebi burada yuvaları bulunan Akdeniz Foklarıdır. Foklar yuvalarını Siren Kayalıklarında yapmaktadır. Bu kayalıkların bir de efsanesi vardır. Sirenler (Seiren) kanatlı, kadın suratlı mitolojik yaratıklardır. Yunan uydurması olan bu yaratıklar zaman içinde yarı insan (kadın), belden aşağısı balık olmak üzere güzel sesli denizkızları olmuşlardır.
Sirenler ve Odysseus
Sirenler ve Odysseus
Sirenler
Büyücü Tanrıça Kirke, ünlü yolculuğuna çıkan Odysseus’a Siren Kayalıklarına dikkat etmesini tembihler. Kirke’nin sözünü tutan Odysseus kendisini gemi direğine bağlar, elamanlarının kulaklarını da balmumu ile tıkayarak onların sirenlerin seslerini duymalarını engeller. Yavaş yavaş Siren Kayalıklarından uzaklaşarak gemisini, adamalarının ve kendisinin canını kurtarır.      

Kaynakça: Prof.Dr. Ömer Özyiğit -19. Kazı Sonuçları Toplantısı Cilt:1 -1998 / Prof.Dr. Ömer Özyiğit –Phokaia’da Akurgal’ın Kazıları Işığında Son Dönem Çalışmaları -2003 / Azra Erhat –Mitoloji Sözlüğü –Remzi Kitabevi -1993.

Taylan Köken

18 Ocak 2012 Çarşamba

Bakkheion Adası Kalıntıları (Bacchium-Bacchina-St.Georges) / İZMİR / AİOLİS / Foça / İncir Adası

Bakkheion Yeri: Günümüzde İzmir İli Foça İlçesi’nin karşısında bulunan İncir Adasının tarihi ismi Bakkheion Adasıdır.
İncir Adası Uydu Görüntüleri
Bakkheion Adı: Değişik kaynaklara göre Foça veya Orak Adası olarak lokalize edilen Bakkheion’un yerini Phokaia Kazılarını yürüten Sayın Prof .Dr. Ömer Özyiğit 1996 yılında İncir Adası olarak belirtmektedir. Bakkheion, Titus Livius’da Bacchium olarak, Plinius’da ise Bacchina olarak geçmektedir. Adanın ismi 19.yüzyılda Hagios Giorgios (St. Georges) Adası olarak geçmektedir.
Titus Livius’ta ve Plinius’ta Foça Adalarından birisinin ilkçağdaki adı Bakkheion’dur ve “eion” yeri anlamına geldiği için kelimenin kökü Bakkh(a) olarak kalmaktadır. Bakkh(a) kök olarak Phokaa/Phokaia adının öz biçimi gibi Gediz Nehrinin ağzı yöresinin adı gibi Pauwa-ka idi.     
Bakkheion Adası
Bakkheion Kazı ve Araştırma Sonuçları:  İncir Adasında bulunan Kybele Kutsal alanının erken dönemde taş ocağı olarak kullanıldığı düşünülmektedir. Bu tapkı alanlarının tarihi Arkaik veya Klasik Döneme kadar uzanmaktadır.
Kybele kültünü ve onun tapınım alanlarını ana karada bulunan Phokaia Antik Kentinin bir çok yerinde gördüğümüz gibi, Phokaia’nın kurmuş olduğu koloni şehirleri Marsilya ve Velia’da da rastlamaktayız. Phokaia için hem deniz hem tanrıçaları önemliydi. Bu yüzdendir, deniz kenarındaki yerleşimlerde veya su kenarlarında Ana Tanrıça’nın tapınım alanları bulunmaktadır.    
Bakkheion Adası
1996 yılında Yüzey Araştırmalarında, adanın doğu yakasında farklı dönemlere ait çanak çömleğe rastlanmıştır. Adanın Foça’ya bakan ve çam ağaçları kaplı yüzünde ise değişik boyutlarda tapkı alanları belirlenmiştir. Bu alanlarda değişik boyutlarda nişler, su toplama havuzları ve adak nişleri bulunduğu tespit edilmiştir.
Bakkheion Adası
1998 yılında ise Bakkheion’da I No.lu Kutsal Alan’da 26 gün süren kazı çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Bu alanda kayaya oyulmuş olan tahtına oturmuş olarak Kybele Tanrıçasının betimi tespit edilmiştir. Bu formdaki heykel Arkaik Döneme tarihlenmektedir. Kayanın üzerine açılan delikler bu alanın bir çatıyla örtüldüğünü göstermektedir. Kutsal alanda 2,10 mt.lik toprak zemin kaldırılarak, kaya zemine ulaşılmıştır. Yapılan hafriyatta ele geçen seramik parçalarına göre buranın kullanımı Arkaik Dönem ile Roma Dönemi arasına tarihlenmektedir. Kybele Kutsal Alanı Geç Helenistik Dönemde veya Erken Roma İmparatorluğu Döneminde taş ocağı olarak kullanılmıştır. Ayrıca ele geçen Roma Dönemi iki mezar buluntusu, buranın taş ocağı olarak kullanımının son evresinin kanıtı olarak düşünülmektedir.   

Kaynakça: Prof.Dr. Ömer Özyiğit -19. Kazı Sonuçları Toplantısı Cilt:1 -1998 /  Prof.Dr. Ömer Özyiğit -21. Kazı Sonuçları Toplantısı Cilt:2 -1999 / Prof.Dr. Ömer Özyiğit –Phokaia’da Akurgal’ın Kazıları Işığında Son Dönem Çalışmaları -2003 / Bilge Umar- Türkiye’deki Tarihsel Adlar- İnkılâp Kitabevi -1993.

Taylan Köken

16 Ocak 2012 Pazartesi

Aliağa Kalıntıları / İZMİR / AİOLİS / Aliağa

Aliağa’nın Yeri: Günümüzde İzmir iline bağlı olan bir ilçe konumundadır. Eski kaynaklarda Aliağa Çiftliği olarak geçen bu yer 19. Yüzyıl sanayi gelişimi ile birlikte yoğun yerleşim görmüş ve 1982 yılında ilçe olmuştur.

Aliağa Adı: Aliağa Çiftliği olarak tarihi belgelerde yer alan Ali Ağa’nın kim olduğu konusunda kesin bir bilgi elimizde yoktur. Bölgeyi fetheden Saruhan Bey’in Ali Bey adında bir kardeşi olduğu bilinmektedir.     

Aliağa Kısa Tarihçesi: Aliağa bölgeyi Saruhanlıların fethettiği dönemde bile varlığını bir çiftlik olarak sürdürmüştür. Saruhanlılar denize açık olan Aliağa yerine 7km içeride bulunan Güzelhisar’ı kaza olarak seçmişlerdir.
1867 tarihinde bir emir ile Aliağa Çitliğinin yanında Pazar kurulmasına müsaade edilmektedir. Demek ki o yıllarda küçük de olsa köy olacak mertebeye gelmiştir Aliağa. 1890 yılında ise Aydın Vilayeti Salnamesi’nde Menemen Kazası’na bağlı bir köy olarak adı resmi olarak geçmektedir. 19.yüzyılda Aliağa’yı ellerinde bulunduran Baltacızadeler (Baltazzi Ailesi) ile bölgeye yerleşmeye çalışan Rumlar arasında toprak yüzünden sürekli çatışmalar çıkmaktadır.
1899 yılında yayınlanan Ahenk Gazetesi Aliağa Çiftliğini elinde bulunduran Baltacıların burada bulunan iskelenin hakimiydiler. Gemilerden iskele vergisi adıyla iyi para kazanıyorlardı. Gazete bu paranın devlet tarafından alınıp, kamu yararına kullanılmasını belirtmekteydi.
1924 yılı mübadelesinde muhacirlerin yerleştirildiği çiftlik büyümüş ve 1927-1928 yılı İzmir Vilayeti Salnamesi’nde Nahiye olarak görülmektedir.
1951-1952 yıllarında Aliağa Çiftliğinin nüfusu Bulgaristan ve Yugaslavya’dan gelen yeni muhacir göçü ile artar ve yeni mahalleler kurulur. Artık Aliağa bir belediyedir. 1982 yılında ise ilçe olur ve İzmir’e bağlanır.          
Bergama Müzesi Aliağa Buluntusu  
Bergama Müzesi Aliağa Buluntusu
Bergama Müzesi Aliağa Buluntusu
Bergama Müzesi Aliağa Buluntusu
Aliağa Kazı ve Araştırma Sonuçları: Aliağa 15 km batısında deniz kıyısındaki bir mağarada deniz ılıcası bulunmaktadır. Kayalar antik çağlarda insanlar tarafından iyice oyularak, ılıcanın doğal bir hamam olmasını sağlamışlardır.
Sayın Hasan Malay “Kyme’de Bulunan Üç Yeni Dekret” başlıklı yazısında 3. Dekret hakkında şu değerlendirmeyi yapmaktadır: Arkhippe’nin şehre bağışladığı tarlaların Akhaia (Khoros Akhaios) bölgesinde olduğunu yazmaktadır. Strabon ve Skylax genelikle Myrina ve Gryneion arasına lokalize edilen bir Akhaia Limanından söz ederler. Bu limanın 3. Dekrette söz edilen Akhaia bölgesi olması muhtemeldir ve hatta Aliağa’nın adının buradan gelmiş olduğu düşünülebilir.
Aliağa’da Roma Dönemi eserleri ele geçmiştir. Hadrianus dönemi tavus kuşu formunda bir masa ayağı İzmir Arkeoloji Müzesindedir. Yine Roma Dönemine ait bir aslan heykeli Bergama Müzesindedir.
Yine arkeolog Ayla Ünlü ve müze araştırmacısı Müge Özsaygı tarafından kazısı gerçekleştirilen “Aliağa Gümrük Binası Sondaj Kazısı” 2005 yılında yapılmıştır. 11.900 m2 lik kamu arazisinde 52 adet sondaj açılmıştır. Çakmaklı Köyü Kendirci Mevkii’nde yapılan kazılarda 2 adedi kapaklı taş lahit, 2 adedi sanduka tipinde olmak üzere 4 adet mezar bulunmuştur. Bu mezarlardan başka bir mezarın olmaması, buranın bir aile mezarlığı olduğunu düşündürmektedir.
Sondajlarda mezarda bulunan eserlere göre buluntular Geç Klasik-Erken Helenistik Döneme ait olduğu gözlenmiştir.
Sanat tarihçisi Zuhal Küçükgüney ve arkeolog Pınar Tunç Altun tarafından Kyme’nin güneydoğusunda kalan İDÇ Limanında 2007 yılında kurtarma kazıları yapılmıştır. 613 ve 68 nolu parselde yapılan sondajlarda çok sayıda mezar ve mezar buluntusu ele geçmiştir. Sondaj şeklinde açmalar yapılırken, bu açmalarda bol miktarda mezara rastlanınca (48 adet mezar), açmalar birleştirilerek kazıya devam edilmiştir. Mezar tiplerinin çok değişik şekillerde olduğu görülmüştür. Bazı bölümlerde mezarların üst üste bindiği görülmüştür.
Ele geçen buluntuların MÖ.700 ile MÖ.300’lü yıllara göre tarihlenmesinden dolayı bu nekropolis alanının Kyme’nin bir mezarlık alanı olduğu düşünülmektedir. Elde edilen veriler bölgedeki ölü gömme biçimlerinin nasıl değişiklik göstermesi açısından ilgi çekicidir.     
   
Kaynakça: Prof. Dr. Ersin Doğer – İlk İskanlardan Yunan İşgaline Kadar Menemen ya da Tarhaniyat Tarihi – Sergi Yayınevi -1998 / 2006 Yılı İzmir İl Çevre Durum Raporu / Hasan Malay -1. Araştırma Sonuçları Toplantısı -1983 / Prof.Dr. Mükerrem Usman Anadolu -5. Araştırma Sonuçları Toplantısı Cilt1-1987 / 15. Müze Çalışmaları ve Kurtarma Kazıları Sempezyumu -2006 / 17. Müze Çalışmaları ve Kurtarma Kazıları Sempezyumu -2008 / http://www.aliaga.meb.gov.tr

Taylan Köken

12 Ocak 2012 Perşembe

Ege Gübre Höyük / İZMİR / AİOLİS / Aliağa / Çakmaklı Köyü

Ege Gübre Adı: Kyme Antik Şehrinin de bir kısmını içine alan Ege Gübre Fabrikasından adını almaktadır.
Ege Gübre Höyüğün Yeri

Ege Gübre Höyük Kazıları
Ege Gübre Yapı Temelleri

Ege Gübre Höyüğünün Yeri: İzmir ili, Aliağa İlçesine bağlı Çakmaklı Köyünün 2km kuzeydoğusunda, Ege Gübre fabrikasının 1200 mt güneyinde yer alır. Deniz kenarında bulunan höyüğün yanında ufak bir dere olan ve yağmurlu zamanlarda akan Hayıtlı Deresi bulunmaktadır.
Helenistik Dönem Adak Kandilleri
Ege Gübre Mühür Kalıbı
Ege Gübre Buluntusu Kap
Ege Gübre Tarihi: Neolitik Döneme tarihlenen Ege Gübre Höyüğünün başlangıcı, yapılan kazılar ve buluntular üzerinde yapılan tarihlemeye göre MÖ.6.250 yılı olarak belirlenmiştir. Höyüğün altı Neolitik yerleşimdir. Höyük Geometrik, Arkaik, Klasik ve Helenistik Dönem buluntusu vermektedir. Höyüğün bulunduğu alan Helenistik Dönemde ise bataklık halindedir. 1800’li yıllarda burayı dolaşan Texier höyüğün bulunduğu yerin oturulamayacak kadar kötü olduğunu belirtmektedir.
Neolitik Dönem olarak bölgede kazıları yapılan Ulucak Höyük, Yeşilova Höyük ile çağdaş ve benzer özelliklere sahiptir.    
İzmir Sanat ve Tarih Müzesi Kyme Standı
Ege Gübre Helenistik Dönem Parçaları 
Arkaik ve Helenistik Dönem Buluntuları
Ege Gübre Buluntuları
Ege Gübre Kazıları ve Buluntuları: Ege Gübre Höyüğü Kazıları 2004 yılında sayın Yrd.Doç.Dr. Haluk Sağlamtimur’un sorumluluğunda  başlatılmıştır. Kalıntılar zeminden en az 3-4 mt aşağıda başlamaktadır. Höyük yanında bulanan derenin getirmiş olduğu alüvyonlar tarafından örtülmüş olan höyüğün zaman içinde düzleştiği görülmüştür. Kazı alanının ortasında bulunan yaklaşık 400 metrekarelik bir avlunun etrafında toplanan kare, dikdörtgen ve yuvarlık planlı yapılar dikkat çekicidir. Bu odalar 70-80 cm’lik duvarlardan örme taşlardan yapılmış olduğu görülen yapıların tabanı çamur sıvalıdır. Duvarlarda harç olarak çamur kullanılmıştır ve duvarlar dal örme tekniği imal edilmiştir. Avlunun dere kenarında taşkınları engellemek amacıyla 1,5-2 mt kalınlığında 3-4 sıra duvar olarak kullanılan örme duvarlar ortaya çıkarılmıştır.
Helenistik Dönem buluntusu çok sayıda seramiği ise şu şekilde sınıflandırabiliriz. Siyah firnisli seramikler, kaseler, baskı bezeli kaseler, içe –dışa dönük ağızlı kaseler, skyphos kapları, balık tabakları bol miktarda ele geçmiştir.
Buluntular arasında Ana Tanrıça figürinleri, mühür baskıları vardır. Höyüğün içinde bulunan kuyu bol miktarda pişmiş toprak figürin ve seramik heykelcik buluntusu vermiştir. Burada ele geçen bol miktardaki çatı kiremitlerinden dolayı, buranın Kyme Şehrinin son yerleşkesi olarak düşünülmektedir.
Helenistik Dönem Figürin Başı
Ege Gübre Buluntusu
Ana Tanrıça Figürinleri
Helenistik Dönem Skyphos
Helenistik Dönem Skyphos
Helenistik Dönem Buluntusu
Kaynakça: Yrd.Doç.Dr. Haluk Sağlamtimur -Ege’nin İlk Çiftçileri –Ege Gübre –Arkeoatlas No:5 -2006 / Zafer Derin- İzmir’in Prehistorik Yerleşimi- Yeşilova Höyüğü 2005-2006 Yılı- Ege Üni. Arkeoloji Dergisi -2009 / Tuncay Küçük- Ege Gübre Kazısı Helenistik Dönem Seramikleri -2006 / Seçil Çokoğullu –Ege Gübre Kazısı’ndan Ele Geçe Pişmiş Toprak Heykelcikler -2007 / http://www.ebruliturizm.com.tr/

Taylan Köken

10 Ocak 2012 Salı

Atarneus Antik Kenti-III (Atarna-Ağıltepe-Ağıl Kale-Dikili Kalesi -Kaletepe) / İZMİR / AİOLİS / Dikili

Atarneus Kalıntıları ve Araştırma Sonuçları: Atarneus’da sistemli bir kazı yapılmamıştır. Sistemli kazı yapılamayan her kentte olduğu gibi Ataneus’da hırsızların kaçak kazıları ile tahribata açık durumdadır.   

Atarneus Antik Kenti 1878-1908 yılları arasında H.G.Lolling, C.Schuchhardt, A.Conze, P.Schazmann ve W.Dörpfeld tarafından araştırılmıştır. Alman Arkeoloji Enstitüsünden Dr. Felix Pirson yönetiminde bir ekip tarafından 2006 yılında “Pergamon Çevresi Yüzey Araştırması” projesi çerçevesinde günümüzde de devam eden incelenmeye başlanmıştır.
Atarneus Surları
Atarneus Surları
Atarneus Surları
Atarneus Surları
Atarneus Surları

2006 Yılı Atarneus Araştırma Sonuçları:
Kentin günümüze dek gelen yer yer sağlam görünümündeki surlarıdır. Atarneus surları birkaç yapım evresi ile yukardan aşağı doğru yapılmışlardır. Dış tarafı Klasik ve Helenistik Dönemde yenilerek değiştirilmiş ve genişletilmiştir. En geniş haline Klasik Dönemde ulaşan surlar, Arkaik Dönemdeki durumu ancak kazılar sonucu ortaya çıkacaktır. Geç Bizans Döneminde surlar tepe noktasında küçülerek en düşük seviyesinde kale yerleşimi olarak kullanıldığı düşünülmektedir.
Atarneus Surları
Atarneus Surları
Atarneus Surları
Atarneus Surları
Atarneus Surları
Atarneus Surları
Atarneus’da diğer tepe yerleşimlerinde görmüş olduğumuz teraslar görülmektedir. Fakat herhangi bir tiyatro ve stoa kalıntısı görülmemektedir. Bol miktarda duvar kalıntısı, çanak çömlek parçası, binaların yıkıntıları detaylı kazıları yıllardır beklemektedir.
Kent dışındaki doğu ve batı nekropolisleri kentte en ağır tahribata uğrayan yerlerdir. Sandık türü ve Tümülüs çeşidi mezarlar bol miktardadır. 
Sur içinde Geç Helenistik Dönem yapısı dikkat çekicidir. F.Pirson bu yapının bir saray kalıntısı olduğunu belirtmekte ve buranın yeniden kazılarak diğer Batı Anadolu kentlerinin sarayları ile karşılaştırılmasını belirtmektedir.

Atarneus Surları
Atarneus Surları
Atarneus Surları
Atarneus Surları
Atarneus Surları
Atarneus Surları
Atarneus Surları
Atarneus Surları
Atarneus Surları
Atarneus Surları
Atarneus Surları
Atarneus Surları
Atarneus Surları
Atarneus Surları
Atarneus Surları
Atarneus Surları
Atarneus Surları
Atarneus Surları
Atarneus Surları
Atarneus Surları
Atarneus Surları
Atarneus Surları
Atarneus Surları
Atarneus Surları
Atarneus Surları
Atarneus Surları

2007 Yılı Atarneus Araştırma Sonuçları:
2007 yılı çalışmalarında 2006 yılında başlayan detaylı haritalama çalışmasına devam edilmiştir. Ele geçen buluntuların en eskisi kentin başlangıç tarihini belgelemektedir. Troya VI. Seramik parçasına göre Atarneus tarihini Geç Bronz Çağından başlatılabilir.
Yapılan tespitlerde 2,8 mt kalınlığında sur duvarlarının en azından kentin akropol tepesini çevrelediği tespit edilmiştir. Atarneus Erken Helenistik Döneme kadar bölgenin en önemli kentiydi. MÖ.300’lü yılların başında Pergamon şehrinin akropolis yerleşimi ile aynı boyuttaydı.
MÖ.300 yıllarında, Klasik Dönem öncesi günün şartlarına uygun kentin daha aşağıdan geniş bir şekilde çevreleyen daha çağdaş surlar ile tahkimat yapıldığı belirlenmiştir.
Kent Geç Helenistik Döneme kadar refah seviyesi yüksek bir yaşam geçirmiştir. Yüzey araştırmalarında ele geçen ithal ürün parçalarında kentin zenginliği görülmektedir. Ama bu zenginliği yansıtan bina yapılarına ise kentte rastlanılmamaktadır.    
Atarneus Terasları 
Atarneus Terasları 
Atarneus Terasları 
Atarneus Terasları 
Atarneus Terasları 
Atarneus Terasları 
Atarneus Terasları 
Atarneus Terasları 
Atarneus Terasları 
Atarneus Terasları 
Atarneus Terasları 
Atarneus Terasları 
Atarneus Terasları 
Atarneus Terasları 
Atarneus Terasları 
2008 Yılı Atarneus Araştırma Sonuçları:
Akropol merkezinde bulunan ve Orta –Geç Bizans Dönemine kadar varlığını sürdüren kale merkezinin etrafında dağınık biçimde değişik yerleşim birimleri tespit edilmiş ve kayıt altına alınmıştır.
Kaçak Kazı
Kaçak Kazı
Kaçak Kazı
Kaçak Kazı
Kaçak Kazı
Kaçak Kazı
2009 Yılı Atarneus Araştırma Sonuçları:
Atarneus Yüzey Araştırmalarını yapan Alman ekibi tarih kitaplarında bahsedilen ve Atarneus Antik Kentinin yok oluşu ile ilgili şu tespiti belirtmektedirler: Atarneus’un yok oluşu ovanın zaman içinde bataklık haline gelmesinden değil de, Pergamon şehrinin bölgeyi tamamen etki altına alması sonucu önemini yitirmesi ile olmuştur.  
Saray Kalıntısı
Saray Kalıntısı
Saray Kalıntısı
Saray Kalıntısı
Saray Kalıntısı
Saray Kalıntısı
Saray Kalıntısı
Saray Kalıntısı
Saray Kalıntısı
Saray Kalıntısı
Saray Kalıntısı
Kentin su sisteminde sular, 22cm çapındaki pişmiş topraktan borular ile iletiliyordu. Kentin suyunun bu borularla Nebiler Ilıcasından getirildiği düşünülmektedir.
MÖ.400 Herakles
MÖ.350-300 Apollo
MÖ.350-300 Apollo
MÖ.350-300 Apollo
Kaynakça: Ord.Prof.Dr. Ekrem Akurgal –Anadolu Kültür Tarihi –Tübitak Yay.-1998 / Bilge Umar- Aiolis- İnkılâp Kitabevi (2002) / Nimet Ezgi Türken –Kuzey Ege Bölgesi Yerleşim Merkezlerin Su Sistemleri -2006 / Bergama Belleten Sayı:12 -2003 / 25. Araştırma Sonuçları Toplantısı Cilt3 -2007 / 26. Araştırma Sonuçları Cilt2 -2008 / 27. Araştırma Sonuçları Cilt2 -2009 / 28. Araştırma Sonuçları Cilt3 -2010 / http://www.asiaminorcoins.com/  

Taylan Köken